Amaç:Covid-19 pandemi sürecinde, yoğun bakım biriminde aktif çalışmakta bulunan sağlık personelinin, duygu-durum ve tükenmişlik düzeylerinin tespiti amaçlanmıştır.
Gereç-Yöntem: Tanımlayıcı tipte olan bu çalışma 92 kadın, 30 erkek olmak üzere 122 kişi üzerinde yapıldı. Çalışmanın evrenini yoğun bakım hekimleri, hemşireleri ve sağlık teknikerleri oluşturmuş, örneklem yöntemi olarak ise, kartopu örneklem yöntemi kullanılmıştır. Verilerin toplanmasında; tanımlayıcı bilgi formu ve ölçek olarak pozitif ve negatif duygu durum ölçeği ile Maslak Tükenmişlik Ölçeği kullanıldı. Çalışmada veriler, kesitsel zaman aralığında, (01.05.2020-15.05.2020) sosyal medyada paylaşıma açık tutularak elde edildi. Verilerin analiziSPSS 25 programın da yapıldı.
Bulgular:Çalışmaya katılan kişilerin % 22,1’nin (27) anestezi hekimi, % 43,4’ünün (53) anestezi teknikeri, % 32,8’inin (40) ise yoğun bakım hemşiresi olduğu, yaş ortalamasının 32,41±8,64, meslekteki çalışma yıl ortalamasının ise 9,44±8,21 olduğu belirlendi. Pozitif duygu-duruma sahip en yüksek meslek grubunun hemşireler olduğu görüldü. Genel tükenmişlik alt boyutları değerlendirildiğinde, duygusal tükenme ve kişisel başarı boyutunda orta, duyarsızlaşma boyutunda düşük düzeyde tükenmişlik yaşadıkları tespit edildi. Memnuniyet düzeyi %74,6 olan çalışmada, meslekte çalışma yılları arttıkça negatif duygu durum düzeyinde de artış olduğu bulgusuna ulaşıldı. Yine hizmet içi eğitim alanların, evli ve bekar olanların daha yüksek oranda pozitif duygu-durum yaşadıkları tespit edildi.
Sonuç:Covid-19 sürecinde yoğun bakım çalışanlarının,duygusal tükenme ve kişisel başarı boyutunda orta, duyarsızlaşma boyutunda düşük düzeyde tükenmişlik yaşadıkları görülmüş olup, salgın sürecinin bireylerin duygu-durumları üzerine yıkıcı tahribat oluşturmadığı, başarılı yürütülen sağlık uygulamalarının ve politikaların insan faktörü üzerine de olumlu yönde fayda oluşturduğu sonucuna varılmıştır.
Objective: In the Covid-19 pandemic process, it was aimed to determine the level of emotional state and burnout of the healthcare professionals working actively in the intensive care unit.
Material-Method: This descriptive study was conducted on 122 people, including 92 women and 30 men. The universe of the study was composed of intensive care physicians, nurses and health technicians, and the snowball sampling method was used as the sampling method. In collecting data; positive and negative mood scale and Maslak Burnout Inventory were used as descriptive information form and scale. In the study, the data were obtained in the cross-sectional time interval (01.05.2020-15.05.2020) by keeping them open to sharing on social media. Data analysis was done in SPSS 25 program.
Results: The mean age of the participants was 22.1% (27) anesthesiologist, 43.4% (53) anesthesia technician, 32.8% (40) an intensive care nurse, and mean age 32.41 ± It was determined that it was 8,64and the average working year in the profession was 9,44 ± 8,21. It was seen that the highest occupational group with positive emotion-status was nurses. When general burnout sub-dimensions were evaluated, it was found that they experienced moderate burnout in emotional exhaustion and personal accomplishment and low burnout in depersonalization. In the study, the satisfaction level of which was 74.6%, it was found that as the years of work in the profession increased, the level of negative mood increased. It was also determined that those who received in-service training, married and single people experienced a higher rate of positive emotions.
Conclusion:In Covid-19 process, it was observed that intensive care workers experienced moderate burnout in emotional exhaustion and personal success, and low burnout in depersonalization. It was concluded that the epidemic process did not cause devastating destruction on the emotional states of individuals, and that successful health practices and policies had positive benefits on the human factor.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Health Policy |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | April 1, 2021 |
Submission Date | June 10, 2020 |
Published in Issue | Year 2021 |